Hayatımı Kaydıran Onlar’ın ikinci konuğu, Taner Öngür. Taner abi 1949 Fatih (İstanbul) doğumlu. Benim Hayatımı Kaydıran Şarkıların sonrasında tanışmış olmaktan neredeyse en çok mutlu olduğum gitaristi. Kendisi aynı zamanda 70 yıllar müzik tarihinin, ilişkilerin, yaşanmışlıkların, tartışmaların yaşayan en samimi ve en açık sözlü kişisi, şahididir.
Son 50 yıllık uzunca bir müzik tarihi yazılacaksa en önemli yaşayan sözlü tarih bilgesidir. Çok istememe rağmen bu uzun söyleşiyi başaramadım. Umarım birileri zaman ayırır ve böylesi bir sözlü tarihi yazıya dönüştürür. Bir sonraki “Onlar” da buluşmak üzere.
Şarkılardan Başlayalım
- The Tornados: Telstar
10 yaşımda dinlediğim enstrümental bir parça, kötü bir org sesi ile çalınan, harika bir melodi. Fakat benim ve o sıralarda çevremdeki arkadaşlarım için heyecan verici bir parça idi. Sanki bu müzik bize geleceği ve uzay çağını haber veriyordu. Aslında 50’li yılların sonunda, tüm dünyada yaşanan naif bir fantezi idi bu, şarkının ismi de, uzaya atılan ilk haberleşme uydusunun adı idi, karikatürlerde altıgen tarzında, üzerinde abartılı vidaların olduğu bol köşeli ilkel bir uydu gibi çizilirdi.
2. The Beatles: Help
Yine çocukluk yıllarımda, beni heyecanlandırıp, bende onlar gibi olmak istiyorum dediğim bir grup ve müthiş vokal armonileri ile gelecekten haber veren bir şarkı.
3. Tülay German: Burçak tarlası
60’ların başlarında, ne yazık ki bir darbe ( 27 Mayıs ) sonucunda devrilen sağ popülist iktidarın gerici ve baskı dolu icraatlarından kurtulup, oldukça demokratik bir anayasa ve arkasından canlanan kültür sanat hayatı. Bu durumda ister istemez müzik dünyasında da değişimlerin yaşandığı bir ortam, şehirli aydınların, folklor ve köy kültürünü anlamaya çalışması sonucunda oldukça başarılı bir şarkı ve düzenleme. Bizim kuşağı etkileyip, Anadolu Pop’un ortaya çıkmasını sağladı diyebilirim..
- Cem Karaca ve Apaşlar: Emrah
Bana göre Anadolu Pop tarzının ilk yetkin örneği. İki elektrik gitar, bas gitar ve bateri’den oluşan bir sound ve üzerinde Cem Karaca’nın teatral şarkı söyleme tarzı.
- Moğollar: Dağ ve çocuk
Sözleri Aziz Azmet’e, müziği Cahit Berkay’a ait bir şarkı, benim de içinde bulunduğum grubun, ilk ve son hit parçası! İlk ve uzun bir Anadolu turnesi sonrasında, yayınladığımız 45’lik plağın A yüzü, Anadolu Pop ismini verdiğimiz türün manifestosu gibi bir etki yaratmıştı.
- The Beatles: “Seargent peppers lonely hearts club band”, albümünden ” within you without you.
George Harrison’nun bestesi olan şarkı, hem sound hem de içerik olarak, bana göre bir kilometre taşı idi. Hint müziği tarzında bestelenmişti, Hint müziği enstrümanları ile icra ediliyordu. Bu açıdan sonraki yıllarda yerel enstrümanlar kullanımı konusunda birçok kişiye cesaret vermişti, sözleri ise, kendini fazla önemseyenlere bir ders niteliğinde idi. Herkesin geçici olduğu ve belki sadece bu yüzden bile kendinden geçmenin ( yani kendinden vazgeçmenin ) iyi bir şey olduğu sonucunu çıkarmışımdır hep.
- King Crimson: Epitaph
Bu şarkı da beni etkileyen şarkılardan biridir. Zaten bu grup, progressive rock gruplarının öncülerinden biridir, üstün bir müzikal hakimiyet, mükemmel kompozisyonlar, benim kuşağımdaki müzisyenlere, yaptığının daha iyisini yapabilirsin, daha da geliştirebilirsin hissini veren bir grup, yanılmıyorsam bu şarkının sözlerinde ” gelecek bilenlerle bilmeyenlerin eylemleri ile sulanan bir bahçedir, ve ben gelecekte oturup ağlayacağım ” gibi bir mesaj vardı. Bugünkü dünyaya bakınca son derece haklı olduğu sonucu çıkıyor ortaya.
- Cem Karaca ve Dervişan: Yoksulluk kader olamaz
Bu şarkı ve bu şarkının ismini taşıyan LP, benim de içinde bulunduğum ekip tarafından kaydedilmişti, 1976’da 12 Eylül darbesi öncesinde yükselen Sol’un ve yaşanan mücadelenin bir sembolü gibidir. Sendikal hareketlerin güçlendiği, Sol’un güçlendiği fakat bunun karşısında, faşist cephenin de iyice vahşileştiği bir dönemin şarkıları, hem progresif rock hem de politik rock müziğinin en önemli albümüdür bence.
9.Frank Zappa: Grand Vazoo
Zappa yirminci yüzyılın müzik dahilerinden biri. Sadece müziği değil, zekası ve hazırcevaplığı ile de bilinir, şarkılarındaki kara mizah bana, Aziz nesin, Can Yücel ve Neyzen Tevfik’i hatırlatıyor. Bu albüm de muhteşem müzik zekasını ortaya koyuyor. Bigband tarzı bir orkestradan inanılmaz sesler çıkartıyor, kapak tasarımı ise, sanki ülkemizdeki batıcı doğucu itiş kakışıyla dalga geçer gibi..
- Taner Öngür & 43.75: Elektrik Gramofon ( Zehra )
Bu şarkı da benden.
Babam müziği seven bir işçi idi. 40’lı yıllarda Eyüp’teki Bahariye Mensucat fabrikasında çalışıyordu, fakat hafta sonları, dansing’lerde çarliston oynadığını da anlatmıştı, ben müziğe başladığımda, “oğlum şu Çok Yaşa Sen Ayşe’yi çalsana dediğinde, “yaa baba onlar çok eski şarkılar, biz rock’n roll çalıyoruz” dediğimi hatırlıyorum. Geçen sene oturup araştırdım, 20’ler 30’lar 40’lardan bulduğum bazı şarkıları, özlerini bozmadan gitarlarla çalıp kaydettim ve bu LP’yi sınırlı sayıda yayınladım, en son yaptığım şarkı ise, eski bir Yunan Tangosu denilen Zehra idi. Şarkının gizemli bir havası vardı, çok sevmiştim. Sonradan öğrendim ki, ikinci dünya savaşı sırasında, yaklaşan Nazi’lere karşı savaşan komünist gençler bu şarkının sözlerini değiştirip kendi marşları haline getirmişler..
Kitaplar’a Gelince
- Sevgili ağabeyim Tahir Öngür sayesinde, epey kitap okumuştum. İlk gençlik yıllarımda, Maarif Yayınlarının Yunan klasiklerinden Lucretius’un bir kitabını, önemsemiştim. Erdem, etik değerler gibi konularda bir şeyler vardı içinde, benim için en önemli kısmı, “ey ülkemin çalgıcıları, şarkıcıları” diye başlayan bir bölümdü. Müzik’te kök’lerin önemli olduğunu, yeni bir şey yaparken, bunlardan yararlanmanın iyi sonuçlar vereceğini öğütleyen bir metindi. Sonraları, 1969’da Moğollar grubunun, Anadolu Pop tarzı’nın tanıtımı sırasında bayağı yararlandığımı söyleyebilirim..
- Halikarnas Balıkçısı: Hey Koca Yurt
Bu kitap’la, yaşadığımız ülkenin ve toprakların, kültürler ve halklar bakımından ne kadar zengin olduğunu fark ettim. Uzun süren turnelerde, yollarda, çevreye başka türlü bakmamı, eski destanları efsaneleri kafamda canlandırmamı sağlamıştı bu kitap.
- Yaşar Kemal: Üç Anadolu Efsanesi
Bu kitap, 70’lerin başında okuyup da birbirimize heyecanla tavsiye ettiğimiz bir kitaptı. Birbirimize derken, Moğollar grubu üyeleri ve Barış Manço gibi. Zaten arkasından, Ağrı dağı efsanesi, Alageyik destanı gibi parçalar çıktı ve hala konserlerimizde icra ediyoruz..
- Emmett Grogan: Ölüm Kalım Oyunu
70’lerin ortasında, bir kitapçıda, içeriğini bilmeden tesadüfen aldığım bir kitaptı. Woodstock festivali, hippy hareketi, Vietnam savaşı karşıtı hereketlerde önemli bir rol oynamış, diggers ( kazıcılar? ya da ) isimli eylem grubunun liderinin kendi hikayesini yazdığı bir kitap. Her ne kadar abarttığı noktalar olsa da, olayları içeriden birinden dinlemek iyi oluyor..
5. Aldous Huxley: Sezgi Kapıları
Bu da tesadüfen aldığım bir kitaptı. Huxley, Lsd tipi bir drug olan Mescalin alarak yaptığı bir deneyi anlatıyor. Çok alıştığımız insan ilişkilerimiz, siyaset, ekonomi vs.. gibi konularda acımasız fakat oldukça doğru tahliller ve eleştiriler getirdiği bir aydınlanma cinneti şeklinde geçen bir deney. Bu arada ünlü Doors grubunun, ismini bu kitabın isminden aldığı biliniyor.
- Yazarının ismini hatırlamadığım: Siddhartha
Yine 70’lerin ortasında okuduğum bir kitaptı. Hayatın anlamı, neden buradayız, ölümden sonra ne var gibi sorulara, birçok din kitabından daha mantıklı cevaplar veren bir kitaptı benim için.
- Lobsang Rampa : Üçüncü Göz
Bu da 70’lerin ortasında okuduğum bir kitaptı. Anlaşılan 70’lerin ortasında esoterik anlamlar arama zamanı imiş benim için.
- Kurt Vonnegut Jr: Kedi Beşiği
Saçma tesadüflerin hayatı belirlediği, bile bile üstlenilen roller, devrimci’ye devrim yapılması, buzdokuz isimli bir maddenin, her türlü sıvıyı dondurması gibi konular, Vonnegut’un eğlenceli uslubu.
9. Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Aslında Tanpınar’ın uslubu ne kadar da Vonnegut’a benziyor, bir çeşit Charlie Chaplin’in ” Modern Times ” filmi gibi. 30’lu 40’lı yıllar, bürokrasi çılgınlığı, Laleli’nin o yıllardaki münevver kahveleri, film seyreder gibi okuduğum bir kitaptı. Keşke filmi yapılabilse.
- Gökhan Akçura: Gramofon çağı
İstanbul’daki ilk plak fabrikası, ses tiyatrosu ve bölgesinin tarihi, Kadıköy’de Süreyya Paşa’nın kurduğu, Süreyya operasının hikayesi, muhlis Sabahattin, Sururi ailesi, operetler, operet turneleri, bütün bu hikayeler, bende eski İstanbul operet şarkılarına bir ilgi uyandırdı ve sonuçta geçen eylül ayında “Elektrik Gramofon ” isimli bir LP yayınladım. İlham bu kitaptandı. Bilgilerin bir çoğunu ise, Cemal Ünlü’nün ” Git Zaman Gel Zaman ” isimli, neredeyse ülkemizin müzik kayıt tarihi denilebilecek kitabından almıştım.
Filmlere gelince
Aslında öyle pek bir sinema meraklısı olduğum söylenemez ama yine de yazayım.
- Clif Richards ve The Shadows: The Young Ones
Film ülkemizde hangi isimle gösterildi hatırlamıyorum. Fakat sıcak, eğlenceli, neşeli bir filmdi. Tam bir gençlik ve müzik filmi idi, Londra’dan eski iki katlı bir otobüse doluşan gençlerin Avrupa yollarındaki maceraları ve rock’roll …
- The Beatles: Help
Yine bir müzik filmi, o yıllarda benim için çok önemli idi, bir çeşit The Beatles’in ilk meşhur olduğu yıllardaki bir günlük koşuşturmalarının belgeseli gibi idi.
- Walt Disney: Fantasia
Bu filmi birkaç defa izlemiştim. O yıllar için önemli bir görsel şölen gibi idi. Çizgi filmler ile klasik müzik, hala çok güzel.
4.Charlie Chaplin: Modern Times
Kapitalizmin ilk yıllarında, nasıl bir belanın geldiğini insanlığa bildiren filmdi. Tabii aynı şekilde ” Diktatör ” isimli filmde.
5.Muhsin Ertuğrul: Şehvet Kurbanı
Bu filmi tabii ki gösterildiği yıllarda izlemedim. Geçen sene youtube’da izledim. Bulunan birkaç Muhsin Ertuğrul filmlerinden biri, zamanına göre çok iyi çekilmiş, döneminin dünya sinemasını iyi kavradığı ve yerli bir hikayeyle iyi bir örneğini verdiğini düşünüyorum. 1940’da çekilmiş.
6.Yellow Submarin: The Beatles
Sanırım yapım tarihi 1969 yada 1970. Fakat o yıllar için harika bir çizgi film, Beatles’in o dönemdeki pyschedelic şarkıları ve bu şarkılara uygun görüntüler, barış ve müzik içinde yaşayan bir ülkeye saldıran kötü maviler ve Londra’nın karanlık sokaklarından sarı bir denizaltıya binerek çeşitli fantastik maceralardan sonra bu ülkeye varan Beatles üyelerinin müzikle kötü mavileri püskürtmesi ve yeniden Aşk’ın ve barışın ülkeye huzur getirmesi.
- 200 Motels : Frank zappa
Frank Zappa’nın delişmen filmi. Tel örgülerle ve nöbetçi kulübeleri ile çevrilmiş bir senfoni orkestrası, gezici bir rock’n roll grubunun maceraları, müzik endüstrisinin şeytanlıkları ve daha birçok konuya Zappa’nın çeşitli görsel malzeme ile değinmesi.
- Nowhere Boy
2009’da çekilen bu film John lennon’un ilk gençlik yıllarını anlatıyor, travmatik ve acılı bir çocukluk yaşayan Lennon’un nasıl bir asi’ye dönüştüğünü anlamak için güzel bir film.
9.Fahrenheit 451: Francois Truffaut
60’lardan bir film, kitapların itfaiyeciler tarafından yakıldığı bir dünya, despot geleceği öngören filmlerden biri.
- Evet sinemadan hiç anlamadığım böylece ortaya çıkmış oluyor, hele yeni sinemayı hiç bilmiyorum. Bunda video kliplerin müziği mahvetmesi, ve inanılmaz bir boyuta ulaşan görsel saldırıların mutlaka bir etkisi olmalı, görsel sanatlara karşı şüpheci bir önyargı oluşturmuş olabilirim.
HAZIRLAYAN: Suat Bilgi